mimar sinan ve mihrimah sultan
KocaSinan’ın söyleyecekleri bununla bitmemiş olacak ki Edirnekapı’da surların yakınına, İstanbul’un en yüksek tepesine ikinci bir eser yapmaya koyulur. Cami Mihrimah Sultan’ın o duru, gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38mt.lik tek bir minareye sahiptir.
Padişahbiricik kızını Rüstem paşa ile evlendirir Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır. Mimar Sinan o derece derin bir tutku ile aşık olduğu Mihrimah Sultan’a kavuşamamıştır fakat o’na olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır.
Zaman geçip Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde İki talibi olur. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa dır. Diğeri ise saray’ın baş mimarı Mimar Sinan. Padişah biricik kızını, Hürrem Sultan'ın da girişimleriyle kayıtlara rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa'yla evlendirir. Sinan evlidir ve 50
KanuniSultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. (Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsça’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa, diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a
Mihrimah Sultan Camii. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından kızı Mihrimah Sultan adına yaptırıldığı kabul edilen külliyenin inşasına 1540’ların ilk yıllarında başlanmış, cami kitâbesine göre 954’te (1547) tamamlanmıştır.Mihrimah Sultan Camii, Üsküdar iskele meydanında Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan için Mimar Sinan’a yaptırdığı camidir.
nama tumbuhan bentuk struktur akar fungsi modifikasi akar. Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a Aşk Olduğu İddiası Bir Şehir Efsanesi Mimar Sinan’ın Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’a aşık olduğu, kavuşamadığı aşkını yansıtmak için Edirnekapı ve Üsküdar’da inşa ettiği camilerden 21 Mart günü güneş batarken ayın doğduğu iddiası bir şehir efsanesidir. Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a duyduğu aşka dair popüler ve bir o kadar romantizm dolu hikayede önemli hatalar bulunmaktadır. Sanal alemde dolaşan Osmanlı İmparatorluğu’nun ünlü ve yetenekli mimarı Mimar Sinan’ın Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan’a aşık olduğuna dair hikayeye -düşük ihtimalle olsa da- denk gelmemişler için aşağıda öncelikle aktaralım Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir. Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser. Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür. Göreceğiniz manzaraysa şudur; Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır… Evet, şehir efsanesinin popülerleşmesine yol açan İskender Pala’nın anlatımıyla iki caminin Ay ve Güneş’in batıp doğmasıyla ilgisi şöyleydi “Mesela Nisan’ın ortalarında Üsküdar’daki külliyenin iki minaresi arasından akşam üzeri dolunay doğarken Edirnekapıdaki Külliyenin kubbesi üzerinden güneşin battığını görürler. Aynı paralel çizgide yapmıştır Sinan orayı. Ertesi sabah Üsküdar’dakinin iki minaresi arasından güneş doğarken Edirnekapıdakinin üzerinden ay batar.” Yalansavar ve Muhtesip, bu hikayenin gerçeği yansıtmadığını sebepleriyle birlikte göstermişti. Yalansavar’ın sonuç metninden kısaca aktarmak gerekirse Kısaca ne günümüzün miladi takvimi, ne o zamanların hicri takvimi ne de gün-gece eşitliği bu hikayeyi kurtarmayı beceremiyor. Mimar Sinan’ın aşkını camilerin, Güneş’in ve Ay’ın konumu ile şifrelemiş olduğu kısmı tamamen uydurma neresinden bakarsak bakalım anlatılan şifre bizim güneş sistemimizde mümkün görünmüyor. Mimar Sinan Mihrimah’a aşık olmuş mudur, olmamış mıdır ona cevap vermek daha zor elbette, belki tarih sayfalarında gizlidir ama bir referans, bir kaynak görmeden ben bu efsaneye inanmakta da zorluk çekiyorum açıkcası. Malesef internet bu hikaye ile öylesine kirlenmiş bir halde ki arama motorları ile Mihrimah Sultan hakkında bu hikaye haricinde başka bir bilgiye ulaşmak neredeyse imkansız. Belki mimari tarih kaynaklarına erişimi olanlar İskele Camii’nin idda edildiği gibi Sinan’ın kendi isteğiyle mi yapıldığını da inceleyebilir. Ancak şu anda hikayeyi destekleyecek hiç bir referans olmadığı gibi hikayenin önemli bir bölümü içinde yaşadığımız doğa ile çelişkide. Bu tip uydurma ve çelişki dolu hikayeler doğayı, geometriyi, matematiği ve estetiği çok iyi anlamış olan Mimar Sinan’a bir hakaret neteliğinde adeta. Söz konusu hikayeyi “internet palavrası” olarak niteleyen Murat Bardakçı’dan gelsin Mimar Sinanın Kanunî Sultan Süleymanın kızı Mihrimah Sultana âşık olduğu, Mihrimahın emri ile İstanbul’un iki yakasında inşa ettiği iki camiyi bu gizli aşkına vâsıta yaptığı ve Mihrimahın doğum günü olan 21 Mart’ta camilerden güneşin batışı ile ayın doğuşunun ardarda görülebildiği iddiası Bu da yalandır, hem de nasıl bir yalan! Mihrimah Sultanın bırakın doğduğu gün, dünyaya hangi sene geldiği dahî bilinmemektedir! Üstelik böyle bir aşk zaten imkânsızdır, zira o devirde Mimar Sinan bile olsa bir görevlinin emrinde çalıştığı padişahın kızını öyle uluorta görmesi ihtimali sözkonusu değildir. Üzerine Yavuz Bahadıroğlu’ndan ekleme yapalım Mihrimah Sultan Mimar Sinan aşkı doğru mu? Ben olguları yazayım, siz karar verin... Öncelikle Sinan, Mihrimah Sultan’dan 35 yaş kadar büyüktür ve Paşa 10 Temmuz 1561’de ölüp, Mihrimah Sultan dul kaldığında sadece 39 yaşındadır ve Sinan’la evlenebilir durumdadır. Oysa Ne Sultan’ın, ne de Sinan’ın Padişah’tan böyle bir talepleri olmamıştır. Kaldı ki, saray geleneklerine göre, Mimarbaşının hareme girip Mihrimah Sultan’ı görme şansı yoktur. Mihrimah Sultan camileri biri Üsküdar’da, biri Edirnekapı’da hakkında çıkarılan, “Edirnekapı’daki camiin minaresinin ucundan güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin iki minaresinin arasında ay gözükür, böylece Sultan’ın Mihr’ güneş ve Mah’ ay olan adı, gökyüzüne mimari bir deha ile kıyamete kadar yazılmış olur” şeklindeki iddia “şehir efsanesi”nden ibarettir. Mimar Sinan – Mihrimah Sultan Aşkı Bir Şehir Efsanesidir Mihrimah Sultan – Mimar Sinan Aşkı Hikâyesinin Gerçek Olmadığını Ortaya Koyan Gerekçeler Kısaca tüm bulguları tekrar özetlemek gerekirse Diğer efsanelerde geçerli olduğu şekilde, Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a sözüm ona aşkı, herhangi bir somut ve güvenilir kaynakla desteklenmemektedir. Siz dizilere aldanmayın. Dönemin protokol ve tesettür uygulamaları ile saray gelenekleri ışığında Mimar Sinan gibi bir karakterin bile padişahın kızını uluorta görme ihtimali sözkonusu değildir. Mihrimah Sultanın doğum günü üzerinde tereddüt hasıldır. Mimar Sinan 1489-1588 arasında yaşamıştır. Mihrimah Sultan ise 1522-1578 arasında. Yani, Mimar Sinan ile Mihrimah Sultan arasında 33 yaş vardır. Mihrimah Sultan, Rüstem Paşa ile 1539 yılında, 17 yaşında iken evlenmiştir. Mimar Sinan 17 yıllık yeniçerilik hayatından sonra 49 yaşında 1538 yılında Başmimarlık görevine atanmıştır. “Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır!” iddiası dikkate alındığında ilgili yılın 1539 olması gerekmektedir. Ancak, hikayede iddia edildiği gibi Mimar Sinan’ın bir evlilik talebi olmamıştır. Padişah kızıyla evlenmek isteyen ve talebi reddedilen bir kimsenin başmimarlık görevine devam etmesi değil, başını koruması dahi mümkün olamazdı. Rüstem Paşa’nın 1961 yılında vefat etmesi ile birlikte Mihrimah Sultan 39 yaşında dul kalmıştır. Bu durum karşısında da Mimar Sinan’ın bir evlilik talebi olmamıştır. Ancak bu fırsat penceresine rağmen, hikayeye göre yine de ikinci cami 1562-65 arasında yapılmıştır. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii 1562-1565 yılları arasında yapılmıştır. Üsküdar’daki ise 1540-1548 yılları arasında. Birinin bitişi ile diğerinin yapımına başlanması arasında 14 yıl bulunmaktadır. Hikayedeki gibi aşk acısıyla yanıp tutuşup cami yapılması durumu söz konusu değildir. Edirnekapı’daki caminin küçücük olarak nitelenmesi ise ayrı bir saçmalık. Yapımı 3 yıl süren cami, çok da küçük değildir. Hikayenin akışında anakronizm söz konusudur. Edirnekapı’daki Mihr-î-Mâh Sultan Camii’nin banisi de Mihrimah Sultan’dır. Padişah fermanı olmaksızın, kimsenin haberi olmadan gizlice yapılmış bir cami değildir. Ay temelli hicri takvimin kullandığı Mimar Sinan’ın yaşadığı dönemdeki astrolojik referanslar gerçeği yansıtmamaktadır. Her gün-gece eşitliğinde Ay hep aynı yerden ve aynı zamanda doğmaz. Geceyle gündüzün eşit olduğu günde görüleceği iddia edilen manzara da mümkün değildir. Edirnekapı’daki ve Üsküdar’daki Mihr-î-Mâh Sultan Camiileri doğu batı aksında aynı hat üzerinde yer almazlar. Edirnekapı’daki camiinin konumu iken, Üsküdar’daki caminin konumu İki cami arasında kuş uçuşu mesafe 6,73 kilometredir. Edirnekapıdaki cami Üsküdardaki camiden daha kuzeyde yer almaktadır. İstanbul’da Edirnekapı ve Üsküdar’daki camilerden birinden güneş batarken diğerinden ayın doğduğunu aynı anda görebileceğiniz bir yer mevcut değildir. Şifreli bir imza mümkün değildir. Başmimarın bu şifreli imzasını kim nasıl çözmüş belli değildir. Bilinen bir durum ise, evli olan devletin başmimarının cami üzerinden Padişah’ın kızına aşkını şifrelemesinin doğuracağı sonuçları ise siz tahayyül edin. “Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir” iddiası da klasik bizans mimarisinden etkilenen cami mimarimize ve yüzlerce eseri günümüze ulaşan büyük Mimar Sinan’a saygısızlıktan başka bir şey değildir. Mihrimah Sultan – Mimar Sinan Aşkı Şehir Efsanesini Uyduranın İtirafı Bu nedenlerin ötesinde, şehir efsanesi ilk kez ortaya atan kişi bu durumu ikrar etmişti. Yazar Mehmet Coral, Sinan’la Mihrimah Sultan’ın aşkını kendisinin kurguladığını itiraf etmiştir Bir de iyi bir halt yemiş gibi gururla anlatıyor “Ben Sinan’ı ilk “Işıkla Yazılsın Sonsuz Adım” romanımda yazdım. 2001 yılında çıktı. O tarihten önce istediğiniz kadar kaynak tarayın, Mihrimah Sultan’la Sinan arasında bir aşka dair tek satır yok. Edirnekapı’daki Sinan’ın yaptığı Mihrimah Sultan Camii’ni gördüyseniz; içeride hiçbir cami formasyonuna uymayan renkler vardır. Mint yeşilleri, saman sarıları, güvercin beyazları… İçeri 232 tane pencere koymuş; günün bütün saatlerinde caminin içi ışıklarla yüzüyor. Kadın formunun taşlanmış halini yaratmış bir insanın içinde platonik bir aşk olduğuna inandım. Tamamen benim kurgum. Sonra iş dallanıp budaklandı ve bana bu aşkın kanıtı olduğunu söyleyen mailler gelmeye başladı. Arkasından iki üç kitap yazıldı bu aşka dair. Yahu ben icat ettim bunu, kurgu. Zambak formu ise şöyle… Türbedeki taşına bakarken tam orta yerinde bir zambak gördüm ve sonra zambağın içindeki ikinci zambağı keşfettim. İç içe geçmiş iki zambak figürü. Düşünüyorum ki Mihrimah’a aşkını burada söylüyor.” Mehmet Coral’ın Mimar Sinan’la Mihrimah Sultan’ın aşkını kendisinin kurguladığına dair itirafı Osmanlı İmparatorluğu’nun Ünlü ve Yetenekli Mimarının Aşkı İçin Cami İnşa Etmiş Olması Muhtemel Değil Mimar Sinan’ın günümüze ulaşan eserleri ve sözleri, iftira atılan eylem yönünde bir girişimde bulunmayacağını gözler önüne sermektedir. Şu sözleri söyleyen bir şahıs, evli olduğu halde bir kadın aşkı uğruna cami yapabilir mi? “Hıristiyanların mimar geçinenlerinin “Müslümanlara galebemiz var; Ayasofya’nın kubbesi gibi bir kubbe devlet-i İslamiyye’de inşa olunamamıştır!” dediklerini duymuştum. Bu sözler, nice bir zaman şu fakirin gönlünde bir acı ukde olup kalmıştı. Nihayet Rabbimin izniyle Selimiye’nin kubbesini Ayasofya’dan altı zira yüksek, dört zira geniş bina eylemekle kefere-i fecerenin mimar geçinenlerine galebe çalmış olduk” Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a Duyduğu Aşk Hikayesi ve Köşe Yazarlarımız Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına. Bakalım hangi köşe yazarları bu hataya düşmüş Nazlı Ilıcak, Sabah Gazetesi’nde 25 Temmuz 2010 tarihinde yayınlanan “Bir aşk hikayesi” başlıklı köşe yazısında, bir okurundan gelen söz konusu hikayeyi alıp köşesinde paylaşır, gerçekliğini sorgulamaksızın Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsça'da "Güneş ve Ay" anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa, diğeriyse Mimar Sinan'dır. Padişah kızını Rüstem Paşa'ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan'a deliler gibi âşıktır. Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar'a, -elbette Saray'ın isteğiyle- 1540 yılında, Mihrimah Sultan Camii'nin temelini atar ve 1548'de bitirir. Derken, bu defa padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı'da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul'un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan için. Cami küçücüktür; minaresi otuz sekiz metredir. Kubbesi üzerinde161 pencere ile içerisi aydınlanmaktadır. İşte, bu iki cami, Mihrimah Sultan'ın aşkına adanmış iki eserdir. Gidin, Edirnekapı ve Üsküdar'daki camileri aynı anda görebileceğiniz bir yer seçin. Ve 21 Mart'ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. 21 Mart, Mihrimah Sultan'ın doğum günüdür. Şöyle bir manzara görürsünüz Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar'daki camiinin ardından ay doğar. Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır? Hikâyeyi gönderen Hasan Özoklav'a teşekkürler Ergün Diler, Takvim Gazetesi’nde 22 Temmuz 2012 günü yayınlanan “Büyük Aşk..” başlıklı köşe yazısını bu şehir efsanesine hasretme hatasında bulunmuş ... Yılda bir kez gece ve gündüzün eşit olduğu bir günde GÜNEŞ Edirnekapı'daki tek minarenin ardından batarken Üsküdar'daki çift minarenin arasından AY kendini gösteriyordu. Ve bu yılda sadece bir kez o da Mihrimah Sultan'ın doğum günü olan 21 Mart'ta oluyordu... Aşkını böyle yaşatıyordu Mimar Sinan... Hem de asırlardır... Dün Ataşehir'de ibadete açılan Mimar Sinan Camii'nin mimarı Hilmi Şenalp Bey'le telefonla konuştuk. "Her mimar eserine bir İMZA atar. Sizin de böyle sırrınız var mı?" diye sordum."Birlikte gezersek söylerim. İsterseniz cami tamamlansın öyle gezelim" dedi... Merakla bekliyorum. Aramızda kalmak kaydıyla bütün sırrı sizlerle paylaşacağım... Milat Gazetesi’nden Sabri Gültekin, “Ölüm Uykusundan Uyanış” başlıklı 21 Mart 2014 tarihli yazısında aynı gaflete düşmüş bir de ballandıra ballandıra bu şehir efsanesini gerçekmiş gibi aktarmış ... Payitaht ise başka bir ritüele hazırlanıyor. Çünkü 21 Mart’ın bu belde için başka bir hikâyesi daha var. Haydi tarihin tekerrürden ibaret olduğunu ifşa eden bu âna tanıklık için birlikte İstanbul’u seyr ü sefaya çıkalım. Mihrimâh Sultan; Cihan Padişahı Kânûnî Sultan Süleyman'ın Hürrem'e olan dillere destan aşkının meyvesi...1522-1578 Gece ile gündüzün birbirine eşitlendiği günün müjdesi... Topkapı Sarayı'na doğan güneş ve ay parçası... Mihrimâh Sultan; 17'sinde, ismiyle müsemma ... Mehmet Tezkan da, Milliyet Gazetesi’nde 15 Ağustos 2010 günü yayınlanan “Mihrimah Sultan’da Enderun Teravihi” başlıklı yazısında hata yapmış Bu muazzam hesaplama Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan’a karşı duyduğu platonik aşka bağlanır.. Öyle ki; yılın sadece birkaç günü şu manzaraya rastlanır.. Güneş Edirnekapı’daki Mihrimah Camii’nin arkasından batarken ay Üsküdar’daki Mihrimah Camii’nin minareleri arasından yükselir.. Güney ile ay aynı anda görülür.. Mihrimah ne demek? Mirh ü mah.. Farsça güneş ve ay.. Mimar Sinan’ın gizliden gizliye Mihrimah Sultan’a olan birtakım duygular beslediği iftirası, Türk tarihinin en büyük mimarına yapılmış bir saygısızlıktır. İlk kim ortaya attı bilinmez, ancak bu iddiayı kamuoyuna yayan bazı köşe yazarları yukarıda ifşa edilmiş durumdadır. Mürvet Sarıyıldız’ın “İki Cami Arasında Aşk” adlı romanı, bu şehir efsanesini konu edinme gafletinde bulunmuştur. Zaman Gazetesi eski köşe yazarı İskender Pala ise, Mimar Sinan’ın iki cami arasına gizlediği aşkını aktardığı yönünde ifadeler kullandığına yönelik ithamlar karşısında şu sözleri söylemişti “Mihrimah Sultan çok hayırsever bir kadın. Bir gün Mimar Sinan’ı çağırıyor. Bana bir camii yapsana Sinan onun için bir yer seçiyor. Üsküdar’da bir külliye yapıyor. Daha sonra Mihrimah Sultan yine para biriktiriyor tekrar Mimar Sinan’ı çağırıyor. Bana bir tane daha güzel eser yap diyor. Ben bunu aynen şöyle anlattım. Mimar Sinan Edirnekapı’daki tepeyi bu iş için seçiyor. Oraya bir külliye yapıyor. İstanbul’un büyüleyiciliği özellikle güneş doğarken o kubbelere ışıkların vurmasıyla kaptanlar İstanbul yolcularına bunu göstererek biletlerini satıyorlar. Mimar Sinan şunu hesap ediyor. Öyle bir cami ve külliye yapayım ki onun adına yakışsın. Adı ne Mihrimah. “Mihir” güneş demek “Mah” ay demek. Güneş ve Ay’ı yaptığı iki eser içinde buluşturmak istiyor. Nisan ve Mayıs aylarında Üsküdar’da Mihrimah Sultan Külliyesi’nin arasından güneş doğarken, Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Külliyesi’nden dolunay batar. Akşam da oradan dolunay doğarken buradan güneş batar. Ben bunu anlatıyorum ve ondan sonra “bu ancak aşk ile yapılabilir” cümlesini söylüyorum. Bu mimari aşkın eseridir. Herkes Mimar Sinan Mihrimah’a aşık yorumunu yaptı. Haşa olabilemez imkanı yok. Bir kere evli bir kadın. Tarihi hiçbir iz yok. Hayatları böyle birşey demedim.” Son olarak, Yalansavarın bu konudaki yazısının sonundaki uyarıyla kapatalım Son söz olarak derim ki kaynak belirtmeden yazılanlara inanmayın, gelen hikayeleri kendi sosyal çevrenizle paylaşmadan önce biraz akıl süzgecinden geçirin. Uydurma hikayelerin sonu yok. İlgili Yazılar
Mihrimah Sultan Son zamanlarda internette birkaç tane Mimar Sinan efsanesi dolaşıyor ve bunlardan en popüleri Mimar Sinan’ın Mihrimah Sultan aşkını konu alıyor. Bu şehir efsanesi o kadar yaygın ki gazetelerden Türkçe ve İngilizce Vikipedi’ye kadar her yerde değişik metinlerle karşınıza çıkıyor. Eğer bu efsane daha önce sizin bilgisayarınıza uğramadıysa neye benzediğini şu örnekten görebilirsiniz Kanuni Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah Sultan on yedisine bastığında, iki kişi onunla evlenmek ister. Mihrimah, yani Mihrü Mah, Farsca’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir. Kızla evlenmek isteyenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa diğeriyse Mimar Sinan’dır. Padişah kızını Rüstem Paşa’ya verir. Koca Sinan evlidir, ellisindedir ve de Mihrimah Sultan’a deliler gibi aşıktır! Gerçi sevdiğine kavuşamamıştır ama, aşkını, olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Üsküdar’a, Saray’ın isteğiyle elbet, 1540 yılında Mihrimah Sultan Camii’nin temelini atar ve 1548’de bitirir. Camiyi yaparken, eserine sanki “etekleri yerleri süpüren bir kadının” dış çizgilerini verir. Derken, ilk kez padişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimselerin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir eser yapmaya koyulur Mihrimah Sultan’a. Cami küçücüktür. Minaresi otuz sekiz metredir, bir adet incecik kubbesi üzerindeyse yüz 61 pencere, camiin iç güzeliğini aydınlatır. İçerdeki sarkıtlar ve minare kenarlarındaki işlemeler Mihrimah Sultan’ın topuklarını döven saçlarını anımsatır insana. İşte, aşka adanmış iki eser. Şimdi, gidin Edirnekapı ve Üsküdar’daki camileri aynı anda görebileceğiniz bi yer seçin ve 21 Mart’ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde seyreyleyin. Unutmadan, 21 Mart Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür. Göreceğiniz manzaraysa şudur; Edirnekapı camiinin tek minaresi ardından tepsi gibi kıpkırmızı güneş batarken, Üsküdar’daki camiinin ardından ay doğar! Mihrü Mah eşittir Güneş ve Ay. Bu nasıl akıllara ziyan bir hesaplamadır; nasıl bir güzellik anlayışıdır… Okuduysan;başkalarına da vesile olmak için paylaşırmısın? Kayıtlar? Hikayeyi incelemek için akla gelen ilk şey sanırım tarihi kayıtlara bakmak ve Sinan’ın Mihrimah’a olan aşkı iddasını destekleyecek delillerini bulmaya çalışmak olur; öyle ya bu hikaye neredeyse 500 yıl boyunca yaşadıysa bir yerlerdeki kayıtlardan kaynaklanıyor olmalı. Ancak arşivlere gitmek araştırmak hem çok zahmetli hem araştırma sonuncunda bir kayıt bulamazsak bu bizi net bir cevaba ulaştırmayacak. İnternet araştırmaları da malesef bu konuda pek bir bilgi sağlamıyor çünkü internetin her köşesi bu romantik hikayeye boğulmuş durumda. Olmadı… Başka şekilde didiklemek lazım. Neyse ki hikaye bazı astronomik ve geometrik iddalarda da bulunuyor. Hah! İşte bunları test etmek çok daha kolay. Zaten eğer siz de benim gibi doğa ve gök cisimleri ile biraz ilgilendiyseniz bu hikaye sizin hislerinizi biraz gıdıklamış olmalı; Ay’ın, Güneşin veya yıldızların konumu biraz olsun ilginizi çektiyse bilirsiniz ki Ay ve Güneş senkronize hareket etmez. Bu fiziksel gerçeklere gelmeden önce takvim sayfalarını geriye sarıp geriye, Sinan’ın zamanına dönelim.. Türkiye’de Tarihin Tarihi O da ne!!! yaprakları çevirirken takvim saçmalıdı, birden Miladi takvim Rumi takvim oldu ve artık 31 Kanunievvel 1341′i gösteriyor. Neyse geri sarma işlemine Rumi takvimden devam edeceğiz anlaşılan… Biraz daha geri gidince Gregoryan daha da geri gidince de Jülyen esaslı takvimlere geçiyoruz ve en sonunda da takvim Güneş temelli olmaktan çıkıp Ay temmelli Hicri takvime dönüşüyor, yolun bundan sonrasını Hicri takvimle gidecegiz belli ki. Birsürü engebe ile karşılaşarak sonunda Sinan zamanına güç de olsa ulaşıyoruz. Vardığımız noktada artık Mart ayı yoktur, takvim artık Ay temellidir ve haliyle aylarla mevsimler artık senkronize değildir. Eğer Mihrimah Sultan yazıda idda edildiği gibi bugünün takvimi ile ilkbaharda 21 Mart 1522de doğmuşsa, kendisi yaş gününü 22 Rabiülhahir 928 olarak bilmektedir. Bu Hikayeye Mihri ve Mah Ne Diyor? Bilirsiniz farklı mevsimlerde Güneş farklı noktalardan doğar ve batar mevsimlerin oluşum nedeni budur zaten. Günümüzde kullandığımız takvim Güneş esaslıdır; haliyle her sene sizin yaş gününüz aynı mevsime denk gelir ve Güneş aynı yerden doğar ve batar. Ancak Mimar Sinan zamanında durum böyle değildir; çünkü onlar Ay temelli hicri takvim kullanmaktadır. Mihrimah Sultan’ın evlendiği sene yani 17 yaşına geldiğinde yaş günü 22 Rabiülhahir 945dir ve bu bir sonbahar günüdür, günümüz takvimine göre tarih 17 Eylül 1538e denk gelir. Haliyle Güneş’in doğduğu yer 17 sene önceki 22 Rabiülahir’dekinden çok farklıdır. Ne dersiniz hikaye sallanmaya mı başladı ne? Bu noktada inatçı birisi diyebilir ki “iyi de belki Sinan Mihrimah’ın adına ithafen gün ve gecenin eşit olduğu zamanı seçmiştir, gün ve gece eşit olduğunda Güneş hep aynı yerden batar“. Evet bu durumda Güneş problemini çözüyoruz ama Ay’ın pozisyonu hala mızıkçılık yapmaya devam ediyor malesef her gün-gece eşitliğinde Ay hep aynı yerden doğmaz. Hatta size daha da kötü bir haberim var; bazı yıllarda Ay’ın doğuşu ertesi sabah gün doğumundan önce olmaz; yani bu hikayeye inanıp idda edilen olayı gözlemek için gece çatıda baklemeye karar verirseniz yanınıza büyük bir matara kahve ve birkaç batteniye almayı ihmal etmeyin derim ben. Eğer ikna olmadıysanız buyrun 2012-2022 yılları arasındaki 21 Mart günlerinde İstanbul için Ay’ın doğuş zaman ve yönlerini veren şu tabloya göz atın Tarih Doğuş Saati Doğuş Yönü 0508 092° Doğu 0027 067° Doğu-Kuzeydoğu 2320 114° Doğu-Güneydoğu 0638 084° Doğu 1630 081° Doğu 0136 115° Doğu-Güneydoğu 0831 074° Doğu-Kuzeydoğu 1850 089° Doğu 0505 113° Doğu-Güneydoğu 1026 056° Doğu-Kuzeydoğu 2203 112° Doğu-Güneydoğu Sonuç Kısaca ne günümüzün miladi takvimi, ne o zamanların hicri takvimi ne de gün-gece eşitliği bu hikayeyi kurtarmayı beceremiyor. Mimar Sinan’ın aşkını camilerin, Güneş’in ve Ay’ın konumu ile şifrelemiş olduğu kısmı tamamen uydurma neresinden bakarsak bakalım anlatılan şifre bizim güneş sistemimizde mümkün görünmüyor. Mimar Sinan Mihrimah’a aşık olmuş mudur, olmamış mıdır ona cevap vermek daha zor elbette, belki tarih sayfalarında gizlidir ama bir referans, bir kaynak görmeden ben bu efsaneye inanmakta da zorluk çekiyorum açıkcası. Malesef internet bu hikaye ile öylesine kirlenmiş bir halde ki arama motorları ile Mihrimah Sultan hakkında bu hikaye haricinde başka bir bilgiye ulaşmak neredeyse imkansız. Belki mimari tarih kaynaklarına erişimi olanlar İskele Camii’nin idda edildiği gibi Sinan’ın kendi isteğiyle mi yapıldığını da inceleyebilir. Ancak şu anda hikayeyi destekleyecek hiç bir referans olmadığı gibi hikayenin önemli bir bölümü içinde yaşadığımız doğa ile çelişkide. Bu tip uydurma ve çelişki dolu hikayeler doğayı, geometriyi, matematiği ve estetiği çok iyi anlamış olan Mimar Sinan’a bir hakaret neteliğinde adeta. Son söz olarak derim ki kaynak belirtmeden yazılanlara inanmayın, gelen hikayeleri kendi sosyal çevrenizle paylaşmadan önce biraz akıl süzgecinden geçirin. Uydurma hikayelerin sonu yok; “Sinan Mihrimah’a aşıkmış” diye başlar birisi “Kontesi Sinan mi öptü?” diye biter öteki. Bitmedi… Bu yazıyı okuyanlar sanırım şu üç gruptan birisi içinde olacaktır “Ben zaten inanmamıştım” diyen doğuştan skeptikler. “Yalansavar sayesinde hikayenin saçma olduğunu anladım” diyen mantıklılar. “Ben kuru gerçeklerle ilgilenmiyorum, ne olursa olsun bence çok güzel bir hikaye, yalan da olsa ben inanmaya ve paylaşmaya devam edeceğim” diyen iflah olmaz romantikler. İlk iki gruba bu konuda verecek pek birşeyimiz kalmadı, ancak Yalansavar olarak üçüncü gruba da hizmet sunmak isteriz. Eğer siz de bu gruba dahilseniz ve “Ben bir caminin arkasından Güneş batarken diğerinin arkasından Ay doğmasını mutlaka görmek istiyorum” diyorsanız bu yazının ikinci bölümünü bekleyin. Kaynaklar
Haberler > Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudreti ve Mimar Sinan’ın Yeteneğinin Bir Araya Geldiği Eser Süleymaniye Camisi - 1053 Süleymaniye Camisi İstanbul’da yıllardır ihtişamından ve zarafetinden hiçbir şey kaybetmeden dimdik ayakta durmaya devam ediyor. Osmanlı Devletinin yükselme döneminin başarılı hükümdarı olan Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan cami aslında yine aynı isimli külliyenin içinde yer almaktadır. Gelin Boğaziçi ve Haliç manzaralı üstün mimarlık örneği cami hakkında bilinen ve pek bilinmeyen ayrıntılara bakalım. Süleymaniye Camii Hakkında Tarihi kitaplarda yazan bu bilgiye göre Mimar Sinan Sai Mustafa Çelebi’ye yazdırdığı “Tezkiretü’l Bünyan” adlı eserde, bir sabah Padişah Süleyman Han’ın gönlüne yüce bir cami inşasına başlama fikrinin doğduğundan, daha sonra çiziminin yapılarak, yerinin belirlendiğinden’ yılları arasında yapılan ve İstanbul'daki en muhteşem eseri kabul edilen Süleymaniye Camisi Mimar Sinan'ın tabiriyle kalfalık eseridir. Süleymaniye Külliyesi Osmanlı döneminde yaptırılan 2. en büyük yapıdır. 1. en büyük yapı Fatih Külliyesidir. Klasik Osmanlı mimarisinin etkileri görülmekte. Süleymaniye Külliyesinde caminin yanı sıra medrese, hastane, hamam, kütüphane ve aşevi gibi birçok tarihi yapı bulunmakta. Süleymaniye Camisi UNESCO Dünya Mirası listesine 1985 yılında alınmıştır. Süleymaniye Camisi Yapımı ve Detayları Mimar Sinan’ın ince ayrıntıları hesaplayarak, mimarlık yeteneği ve matematiği çok iyi şekilde kullanarak camiye ait her bir detayı derin düşünceler ile tasarladığı ve oluşturduğuna hepimiz hem temel atılırken ilk taşı o dönemin Şeyhülislamı ve büyük alimi Şeyhülislam Ebussuud Efendi koymuştur. Caminin kubbesi 53 metre olup 27,5 metre ikisi 2 şerefeli , diğer ikisi 3 şerefelidir. İki şerefeli olan minareler 56 metre boyutunda, üç şerefeli minareler 76 metredir. 4 tane minareye sahip olması Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’un fethinden sonra tahta çıkan dördüncü padişah olduğunu simgeliyor ve her minarenin boyunun aynı olmaması tamamen Süleymaniye Camisine özel bir durum. Cami içinde yapılan 4 fil ayağı desteği 4 halifeyi, minarelerde bulunan toplam 10 şerefe Kanuni’nin 10. padişah olduğunu Camisi sadeliğin ve zarafetin simgesidir. Cami içindeki diğer etkileyici detaylara bakarsak aydınlatma amaçlı mumların ve kandillerin tavanı is yapmaması için Mimar Sinan tarafından özel bir is odası yapılmış. Odada toplanan bütün isleri mürekkep olarak kullanan Mimar Sinan bu mürekkep ile birçok yazı ve önemli fermanlar yazdığı içindeki akustiği ayarlamak için içinde su olan nargile kullanan Mimar Sinan Kanuni Sultan Süleyman’a camide nargile içiyor diye şikayet bile edilmiş. Caminin akustiğin her yerde aynı olması içeriye çeşitli noktalara boş küpler yerleştirmiş. Cami içinde örümceklerin ağ yapmasını engellemek için deve kuşu yumurtası kullanılmış. Süleymaniye Camisinin Diğer Özellikleri Caminin ana kubbesinde 32 tane pencere bulunmakta. Bu 32 pencere her yeri aynı oranda aydınlatması için Mimar Sinan tarafından düşünülmüş. Bir başka farklı detay cami içerisinde 28 adet revak önü açık ama üstü kapalı yer bulunmakta. Caminin ortasındaki şadırvan da revaklarla beraber uyumlu bir görüntülü duvarlarında hat sanatının en iyi örneklerini görebilirsiniz. O zamanların en iyi hat sanatçısı Ahmet Karahisari ve en az onun kadar yetenekli öğrencisi Hasan Çelebi duvarları nakış gibi işlemiş. Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahip ama bir o kadar da göz alıcı. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Cam işleri için o dönemin yine en iyi vitray ustası olan Sarhoş İbrahim iki tarafında bulunan pencerelerin üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi için kullanılan çiniler özellikle İznik’te özel olarak yaptırılmış ve getirtilmiş. İç avludan camiye girilen kapının üzerinde bulunan kitabe üç bölüme ayrılır. Birinci bölümde Sultan Süleyman’ın üstün vasıfları sayılmakta, ikinci bölümde soyundan geldiği ve soyundan olanlar yazmakta, üçüncü bölümde ise, saltanatın devam etmesi ve geçmişlerin ruhlarına dua, ayrıca sonra yapılan külliyenin üstün nitelikleri, ne amaçla ve ne zaman yapıldığı yazılıdır. Medrese İçindeki Diğer Tarihi Yapılar Külliye içindeki yapılar U’ şeklinde sıralanmıştır. 11 farklı isimli kapılardan külliyeye girişler ve Sani Medresesi ile Rabi ve Salis Medreseleri bulunmakta. Külliyenin kuzeydoğusunda Süleymaniye Hamamı, kuzeyinde ise Darüşşifa hastane ve Bimarhane akıl hastanesi önündeki bulunan türbe bu külliyenin yapılmasını isteyen Kanuni Sultan Süleyman'a, yanında bulunan türbe de nikahlı hanımı Hürrem Sultan'a aittir. Mimar Sinan’ın mezarı ise, cami bahçesinin dışında İstanbul Müftülüğünün yanında mütevazi bir türbede bulunuyor. Ayrıca türbenin üzerinde Osmanlıca yazılmış bir kitabe bu revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlı bir gökyüzü gibi görünmesi için kubbe içine metalik plakalar arasına yerleştirilen pırlantalarla elmaslarla Külliyesinde bulunan Süleymaniye Medreseleri, Kanuni Sultan Süleyman, sadrazamı Sokullu ve baş mimarı Mimar Sinan'ın bir araya gelerek düşündükleri bir proje. Süleymaniye Medresesinin yönetimi o zamanın vakıf yönetimi şartları çerçevesinde padişah, sadrazam ve mütevelli heyeti üçgeninde şekillenmesine karar Külliyesi'nin en önemli özelliklerinden biri Süleymaniye Medreseleri, Osmanlı medrese hiyerarşisinde en üst seviyeyi temsil ediyordu. İlk olarak 'Tıp Medresesi' diğer adıyla 'Daruttıb' medresesi Süleymaniye Medresesinde eğitim vermiştir. Dönemin hekimleri bu medreselerde Külliyesi içerisinde yer alan tıp medresesi ve Darüşşifa Antik Yunan, Bizans, Selçuklu, İran, Irak, Mısır ve Suriye gibi merkezlerden elde edilen ve köklü engin tıp bilgisinin dikkatle incelendiği, gerekirse düzeltildiği, faydalı olanın yeniden üretildiği, gerekirse geliştirildiği ya da uygun hale getirildiği, yaygınlaştırıldığı ve bu bilgilerle hekim ve bilim insanı yetiştirilen ilim merkezleriydi. Süleymaniye Camisi Nerede? Adres Süleymaniye, Prof. Sıddık Sami Onar Cd. No1, 34116 Fatih/İstanbulGoogle Harita Konumu için tıklayınZiyaretçi Yorumu Süleymaniye Camii, İstanbul'un en güzel panoramik manzaralarından birinde Mimar Sinan ve ekibi tarafından inşa edilen eşsiz eser. Halihazırda ibadethane olarak hizmetine devam ederken, yerli ve yabancı turistlerin ilgisiyle sürekli güncel kalmaktadır. Süleymaniye İstanbul’da görmeniz gerekenler arasında olmalıdır.’ Süleymaniye Camisine Nasıl Gidilir? Süleymaniye Camisi, Fatih ilçesinin Süleymaniye mahallesinde bulunuyor. Kendi özel aracınızla gidecekseniz Galata Köprüsünden Eminönü’ne doğru köprüden sağa doğru ayrılan yolu takip ederek İstanbul Ticaret Üniversitesinin önündeki ışıklardan sola doğru dönüp yokuştan yukarı çıktığınızda karşınıza çıkan tabelaları takip ederek kolaylıkla metro hattını kullanarak Vezneciler durağında indiğiniz zaman, Süleymaniye Caddesini takip ederek 5-10 dakikalık bir yürüyüş sonrası Külliyenin bulunduğu alana olarak Kabataş - Bağcılar tramvay hattını kullanarak Laleli Üniversite Durağında indiğinizde kısa bir yürüyüş sonrası kolayca gidebilirsiniz.
Mimar Sinan'ın ve Mihrimah Sultan Aşkı Mimar Sinan'ın Ve Mihrimah Sultan Hikayesi Osmanlının büyük cihan padişahı Muhteşem" lakaplı Kanuni Sultan Süleymanın ve büyük aşkı Hürrem Sultanın bir kız çocuğu gelir Dünyaya . Efsane bir askın meyvesidir bu çocuk ve o masalsı aşkın meyvesine Mihrimah adı konulur. Farsça'da Güneş ile Ay anlamına gelen adını, babası Sultan Süleyman koyar. Gece ile gündüzün birbirine eşitlendiği günün müjdesidir Mihrimah Sultan. Zaman geçip Mihrimah Sultan 17 yaşına geldiğinde İki talibi olur. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa dır. Diğeri ise sarayın baş mimarı Mimar Sinan. Padişah biricik kızını, Hürrem Sultan'ın da girişimleriyle kayıtlara rüşvetçi ve entrikacı kimliğiyle geçen Rüstem Paşa'yla evlendirir. Sinan evlidir ve 50 yaşındadır ama bilinen odur ki Mihrimah Sultana deliler gibi aşıktır. Rivayete göre Koca Sinan derin bir tutkuyla âşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır ama ona olan aşkını olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmıştır. Mihrimah Sultan, Koca Sinan'ı huzura çağırtıp, kendi adına külliye yapmasını istiyor. Sultan baba ferman çıkartıyor, kazmalar Üsküdar sahilinde aşkın sanata dönüşeceği bir şaheser için vuruluyor. Mihrimâh'ın temelleri yükselip, kubbe tamama erdiğinde; ortaya "eteklerini giyinmiş nazlı bir gelin" silueti çıkıyor. Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, düğümlendiği yerlerde, duygularını eserleriyle dile getiriyor adeta Koca Sinan. Kimi sanat tarihçilerinin iddialarına göre, Mihrimah Sultan adına yapılan külliyelerin duru, gösterişsiz ve asil duruşuna rağmen içinin alabildiğine aydınlık olmasında da Sinan'ın duygularının izleri sürülebilir. Yine iddialara göre Sinan'ın Mihrimah Sultan'ın eşi Rüstem Paşa için yaptığı caminin çinileri ve süslemelerinin tüm ihtişamına rağmen diğer bütün yapılarının aksine daha karanlık olmasının altında da bu aşkın izleri vardır. Bu eserden 14 yıl sonra, Koca Sinan bir kez daha huzura çağrılıyor; bir külliye daha yapması isteniyor. İstanbulun en yüksek tepesinde sanatın aşka dönüştüğü şaheser yükseliyor. Gönül Ferman dinlemez misali, o güne kadar ilk defa padişah fermanı olmaksızın Edirnekapı da, surların yakınına pek kimsenin ilgilenmediği ıssız yalnız ama İstanbul un en yüksek tepesi olan bir yere sanki aşkının gizli ıssız ve yalnızlığını ama bir o kadar büyüklüğünü haykırmak istermişcesine ikinci bir eser yapmaya koyulur, Mihrimah Sultana ithafen. Derler ki; cami Mihrimah sultanın o duru gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 mt bir minareye sahiptir. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder. O tarihte bu açıklıktaki ve bu kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafından yapılabilirdi. Ve yine denir ki Mihrimah Sultanın statüsü iki minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgelemesi anlamında tek minareli yapılmıştır bu cami. Matematik dehası Sinan, Mihrimah için yaptığı iki külliyenin içinde yer alan camilere bir sır da gizlemiştir. 21 mart günü güneşin doğum ve batım yerleri tespit edilerek ve Edirnekapı'daki bu iki camiyi aynı anda görebileceğiniz bir terasa atıverin kendinizi. Sonra Edirnekapı'daki caminin minaresinin üzerinden batan güneşle, Üsküdar'daki caminin arkasındaki ayın doğuşunu seyredin. Gördüğünüz manzara size Mihrimâh Sultan'ın doğumunu 21 Mart, Mihrimâh mihr= güneş, mâh= ay isminin anlamını, akıllara zarar hesaplarla, zihinleri altüst eden Mimar Sinan'ın sanatını nasıl aşka dönüştürüşünü belgeler.
Haberler > Mimar Sinan’ın Ölümsüz Aşkının Asırlara Meydan Okuyan Eşsiz Simgesi Mihrimah Sultan Camii - 0700 Gerçek midir bilinmez ama içten içe insan inanmak istiyor böyle aşklara... İstanbul'un Üsküdar İlçesindeki Mihrimah Sultan Camii'nin inşası 1548'de tamamlanmıştır. Osmanlı padişahı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından kızı Mihrimah Sultan için yaptırılır. Yapı, yetenekli baş mimar Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Diğer Osmanlı İmparatorluk camilerine benzer şekilde bu yapı da medrese, hamam, mezar ve caminin altına bir dizi dükkan eklenerek açıdan Edirnekapı'daki Mihrimah Sultan Camii emsallerine göre benzersiz bir yapıdır. Çünkü tüm cami 37 metre yüksekliğinde ve 20 metre çapında anıtsal bir kubbe ile kaplanarak taçlandırılmıştır. Ayrıca caminin dış yüzey alanı yüzlerce pencere ile dekore edilerek içi aşırı aydınlık hale getirilmiştir. Bir diğer Mihrimah Sultan Camii ise Edirnekapı'da 1570'de tamamlanmıştır. Mihrimah Sultan'ın ay parçası gibidir ve bir efsaneye göre Mimar Sinan onu sadece bir kez görmesine rağmen aşık olmuştur. Aşkını ifade etmek isteyen Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman'a haber vermeden Edirnekapı'da Mihrimah Sultan için ikinci camiyi inşa etmeye başlamıştır. Mihrimah Sultan 17'sine basınca Hürrem Sultan tarafından koca adayları belirlenmiştir. Biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa'yken diğeri Başmimar Koca Sinan'dır. Mimar Sinan'ın 50 yaşında ve evli bir adam olduğu için Mihrimah, Hürrem Sultan'ın kararıyla Rüstem Paşa'yla evlendirilmiştir. Bir sultan olduğu için yüzünü göremese de Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'ı unutması mümkün Farsça'da adı 'güneş ve ay' anlamına gelen Mihrimah Sultan'a olan aşkına ithaf etmiştir. 21 Mart'ta yani Mihrimah'ın Sultan'ın doğum gününde, güneş Mihrimah Sultan Edirnekapı Camii'nden aşağı inerken, Ay Üsküdar'da bulunan diğer Mihrimah Sultan Camii'nin ardından yükselmektedir. 'Sembolizm' ile ünlü Mimar Sinan, İstanbul'da inşa ettiği bu iki camiyi de sembolize etmiştir. Mimar Sinan, derinden gelen saf bir aşkla tutulduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır. Ancak kendini işine vererek aşkına ait tüm güzel duyguları yapıtlarına yansıtmayı başarmıştır. Sanat tarihçilerine göre Mihrimah Sultan adına yapılan külliyelerde Mimar Sinan'ın iç dünyasından izler görülmektedir. Edirnekapı'ndaki Mihrimah Sultan Camii, diğer Osmanlı imparatorluk camilerinden farklı olarak sadece bir minareye sahiptir. Sade, gösterişsiz ve asil bir yapı olan bu camiler, iç kısımlarının aşırı ışık alıyor olmasıyla dikkat çekmektedir. Bu durum, Sinan'ın Mihrimah'ın dışı kadar içinin de güzel olduğunu vurgulamak istemesiyle ilgilidir. Mihrimah'ın eşi Rüstem Paşa için yaptığı caminin, tüm ihtişamına rağmen iç kısmının karanlık olması da tesadüfi değildir. Rüstem Paşa'nın yolsuz ve karanlık hayatına gönderme yapmıştır.
mimar sinan ve mihrimah sultan